Haberler

Avrupa Birliği Projesi Hakikaten Başarılı Olabildi mi?

62 yıl önce Avrupa Birliği’nin 6 kurucu ülkesi (Almanya, Belçika, Fransa, Hollanda, İtalya ve Lüksemburg) imzaladıkları Roma Anlaşması ile Avrupa Ekonomik Topluluğu’nu oluşturdular. Bu topluluk, bugün tek pazar haline gelmiş, çeşitli kurum ve kuruluşlar aracılığı ile ekonomik ve siyasi bir iş birliği içindeki 28 ülkeyi kapsayan Avrupa Birliği (AB) projesinin de çıkış noktasıydı.

Hakikaten-AvrupaBirliği

Aradan geçen sürede pek çok şey yaşandı. Birlik yeni üyeler ile genişledi. Ekonomik, siyasi düzenlemeler ile sınırlar zayıfladı (hatta kalktı bile denebilir). Ortak para birimi kullanılmaya başlandı. Ve bir süredir de İngiltere’nin birlikten çıkması gündemde ve nasıl bir planlama ile çıkacağı tartışılıyor. İngiltere’nin durumuna ek olarak; son 10 yılda Yunanistan, Portekiz, İspanya, İtalya gibi üyelerin yaşadığı derin ekonomik krizler karşısında diğer AB üyelerine binen mali yükler bu projenin başarısını ve geleceğini de sorgulanır hale getirdi. Peki hem AB hem de dünyanın geri kalanındaki ülkelerdeki vatandaşlar bu projeye dair ne düşünüyorlar? AB projesi hakikaten başarılı mı?

Ipsos, düzenli olarak gerçekleştirdiği Global Advisor araştırmasının son dönemini 2019 Avrupa Birliği Seçimleri vesilesi ile bu konuya ayırdı. 22 Mart – 5 Nisan 2019 tarihleri arasında 9’u AB üyesi 10 Avrupa ülkesini de kapsayan 28 ülkede yapılan geniş çaplı araştırmada 19.531 yetişkin ile görüşüldü. 9 AB üyesi şunlar; Belçika, Fransa, Almanya, (hala) İngiltere, Macaristan, İtalya, Polonya, İspanya, İsveç (bu ülkelere AB9 diyelim.) Sonuçları incelerken bir noktaya dikkat çekmek gerek; Brezilya, Çin, Şili, Hindistan, İsrail, Malezya, Meksika, Peru, Rusya, Suudi Arabistan, Güney Afrika ve Türkiye’deki örneklem ülke geneline kıyasla daha şehirli, yüksek eğitimli, yüksek gelir seviyesine sahip vatandaşlardan oluşuyor. Bu gözle bakmak önemli.

“Geçen 60 yıldan uzun süreyi dikkate alıp AB projesini değerlendirdiğinizde sizce başarılar mı fazladır yoksa başarısızlıklar mı?” sorusuna AB9 vatandaşları %30 “Başarılar daha fazlaydı” yanıtını verdiler, bu oran 2017’de %33 idi. Brexit sonrası ortaya çıkan olumsuz hava değerlendirmelere yansımış görünüyor. Dünyanın geri kalanındaki vatandaşların da %29’u yine başarıların daha fazla olduğunu düşünüyor, ancak bu oran 2017’de %35 idi… Olumsuz trende rağmen başarısızlıkların daha fazla olduğu yargısı daha zayıf, böyle düşünenler AB9’da %19, diğer ülkelerde %12. ABD vatandaşlarının %26’sı AB projesinde başarıların daha fazla olduğunu düşünüyor (2017 %28). Araştırmaya Türkiye’den katılan vatandaşların değerlendirmelerine baktığımızda başarıların daha fazla olduğunu düşünenlerin %25 olduğunu görüyoruz (2017 %29). AB ile uzun yıllara dayanan tam üyelik görüşmelerinin yıldırıcı etkisine rağmen Türkiye’deki (en azından şehirlerde yaşayan kesimin) bakış açısının AB9 vatandaşlarından çok da farklı olmadığını söyleyebiliriz. Bu projede başarıdan çok başarısızlık olduğunu düşünen ülkeler arasında çok çarpıcı olanlar var. Kurucu üye İtalya’da başarısızlıklar daha fazla diyenler %30 iken başarılar daha fazlaydı diyenler ise %18, 2017’de %24 olan bu orandaki gerileme dramatik. Yine bir diğer kurucu üye Fransa’da aynı oran %28’e %17, 2017’de başarılar daha fazla diyenler %22 iken 2 yılda %5 gerileme var. İtalya ve Fransa gibi AB projesinin lokomotif ülkelerinde geçmiş 60 küsur yılda başarısızlıkların daha fazla olduğuna inananların daha fazla olması çok önemli. Peki AB’nin en büyük ekonomisi Almanya’da durum ne? Araştırmaya Almanya’dan katılan vatandaşların %30’u AB projesinde başarıların daha fazla olduğunu düşünüyor, bu oran AB9 oranı ile aynı. Başarısızlıkların daha fazla olduğunu düşünme oranı ise sadece %12, bu oran AB9’a kıyasla çok daha düşük. Buraya kadar Almanya açısından iyi bir tablo var diyebiliriz ancak AB projesinde başarıların daha fazla olduğunu belirtenlerin oranının 2017’de %39 olduğunu ve sadece 2 yılda %9’luk bir düşüş olduğunu gördüğümüzde Almanya’da da alarm zillerinin çaldığını fark ediyoruz.

Olumsuzluklara rağmen AB9 vatandaşlarının %48’i AB projesinin varlığının yokluğuna kıyasla Avrupa’yı daha güçlü kılıp kılmadığı sorusuna güçlü kılıyor yanıtını veriyor. Üstelik de 2017’ye kıyasla %2’lik bir artış da söz konusu. Dünyanın geri kalanında ise %53 aynı düşüncede. AB9’da AB projesinin Avrupa’yı zayıflattığını belirtenlerin oranı %19, bu oran 2017’de %24 iken iki senede %5 gerilemiş durumda. AB9 vatandaşları evet başarısızlıklar oldu, hala da oluyor ancak yine de AB’nin varlığını yokluğuna tercih ederiz demekteler.

AB9 vatandaşlarına AB projesinin varlığının yokluğuna kıyasla kendi ülkelerini daha güçlü kılıp kılmadığı sorulduğunda ise %41’i güçlü kıldığını belirtiyor. Zayıflattığını düşünenler ise %17. AB projesine negatif bakan İtalya ve Fransa bu soruda da ayrışıyor, her ülkede de AB’nin ülkelerini zayıf kıldığını düşünenlerin oranı güçlü kıldığını düşünenlerden %10 daha fazla. Bu soruda İngiltere vatandaşlarının pozisyonu ilgi çekici, Brexit oylamasında %52 ile “Birlikten ayrılalım” diyen ülkede %42, AB’nin İngiltere’yi daha güçlü yaptığını belirtirken, %27 ise zayıflattığını söylüyor. Aradaki 15 puan fark 2017’de de aynı idi. Almanya’da %43 AB’nin ülkeyi daha güçlü kıldığını, %20 ise daha zayıf kıldığını belirtiyor, aradaki %23 puan fark AB9 ülkeleri arasındaki en yüksek farklardan biri. Ancak yine 2017 ile kıyaslandığında dikkat çekici bir gerileme olduğunu görüyoruz, 2017’de Almanlar arasında bu fark %28 idi.

AB projesi hangi başlıklarda negatif veya pozitif etki yaptı? AB9 ülkeleri AB projesinin özellikle serbest seyahat imkanı (%73), ülkeler arası ticaretin kolaylaşması (%66), daha fazla çeşitte ürün ve hizmete erişim (%60), Avrupa ülkeleri arasında daha barışçıl ilişkiler kurulabilmesi (%59) gibi konularda pozitif etki yaptığını belirtiyorlar. Öte yandan AB tarihi içinde ülkelerdeki göç yoğunluğuna dair değerlendirmeler olumsuz. Burada da İtalya ve Fransa, Belçika ile birlikte başı çekiyorlar. AB9 toplamında vatandaşların %38’i bu durumun bir olumsuzluk yarattığını belirtirken bu 3 ülkede oranlar %43 ve üzerinde. Göç yoğunluğunun olumlu etki yaptığının düşünenlerin olumsuz yargıda olanlardan fazla olduğu tek ülke ise İspanya.

Bugüne geldiğimizde AB’nin genel olarak yanlış bir yönde ilerlediğini, rotadan saptığını düşünenlerin oranı %48, doğru yönde ilerlediğini düşünenler ise %28. Oldukça düşündürücü, olumsuz bir tablo. Tek iyi yanı yanlış yönde ilerlediğini belirtenlerin oranında 2017’ye kıyasla %9’luk bir düşüş olması. Doğru yönde ilerliyor diyenlerde ise %7’lik bir artış var. Rotadan sapıldığını düşünenlerin oranı en fazla şu ülkelerde azalmış; Belçika, Macaristan ve İsveç. Brexit nedeni ile başka bir gözle incelediğimiz İngiltere’de de rotadan sapıldı diyenlerin oranında %5’lik bir azalma var. AB9 ülkeleri içinde rotadan saptık diyenlerin oranının artığı tek ülkenin Almanya olması ise üzerinde ciddi şekilde düşünülmesi gereken bir konu.

Araştırma kapsamında mercek tutulan bir diğer konu ekonomi. AB organizasyonun muhtemel ekonomik krizlerin etkisini azaltıcı mı yoksa artırıcı mı etkisi olduğuna dair soruya ülkeden ülkeye değişen yanıtlar verilmiş. Son dönemde katılan Macaristan ve Polonya, AB üyeliğinin ekonomik krizle ilgili ülkeye azaltıcı etki yaptığını belirtiyor. İngiltere ve Almanya’da cevapların görece dengeli dağıldığını söylemek mümkün. Değerlendirmelerin genel olarak hep negatif tarafta seyrettiği Fransa ve İtalya ise AB’nin ekonomik krizlerinin ülkeye etkisini artırdığını belirtiyor.

Geleceğe dönük beklentiler sorgulandığında öne çıkan konular sosyal eşitsizliğin azaltılması, organize suçlar ve terörizm ile mücadele, yeni iş imkanları ve ekonomik büyüme, çevrenin korunması ve AB dışından yasadışı göçün engellenmesi. Brexit sürecinin yönetilmesi konusu ise en sonda yer alan başlıklardan biri ve AB9 vatandaşlarının gündeminde önemli yer tuttuğunu söyleyemeyiz.

Özetleyecek olursak, AB projesi birlik üyesi ülkelerin vatandaşlarının önemli bir kısmı tarafından düşündüğümüz kadar takdir edilen, desteklenen bir proje olamamış durumda. Evet varlığını yokluğuna tercih ederiz diyorlar ancak 60 küsur yıllık süreç, gelinen nokta tatmin eden bir nokta değil. Göç konusu AB vatandaşlarını negatif etkileyen bir olgu olarak ortada duruyor. İngiltere’nin AB’den ayrılıyor olması ne kendi vatandaşlarında ne de diğer üye ülke vatandaşlarında büyük bir sarsıntı yaratmış değil. Henüz ayrılığın biçimine ve muhtemel sonuçlarına dair bir fikirlerinin olmaması da bu duruma yol açıyor olabilir. AB’nin bayrak gemisi Almanya’da geçmişe dair değerlendirmelerin yıllar içinde önemli ölçüde daha olumsuza doğru gidiyor olması kritik. Araştırmamızın sonuçlarına baktığımızda hemen her kriterde en olumsuz değerlendirmeleri gördüğümüz İtalya ve Fransa’da ise halkın önemli bir kısmı AB’den zihnen çıkmış denebilir. Bu iki ülkede de özellikle milliyetçi siyasi partilerin, önümüzdeki yıllarda bu hassasiyeti göç hoşnutsuzluğu ile de harmanlayıp seçim argümanı haline getirmeleri durumunda Frexit ve İtalexit ihtimalleri ile karşılaşmamız şaşırtıcı olmaz.

*Bu yazı AdHoc Dergi için hazırlanmıştır.

Temmuz 18, 2019

0

Haberler

Yorum yazın