Bültenler

Ruh Halimiz

Ipsos’un global olarak yayınladığı bülteni Ipsos Ideas’ta Ipsos KMG CEO’su Vural Çakır Türkiye vatandaşlarını şu şekilde anlattı:

“Türkiye’deki yıllık büyüme oranı yüzde 11. IMF bu sene üçüncü kez olmak üzere büyüme tahminini son olarak yüzde 7’ye çıkardı. Ekonomi olarak dünyada 17. sırada ama hükümetin 2023 yılına kadar dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasında yer alması hedefi var. Bu, zorlu ama ortalama yıllık yüzde 7 büyüme ile mümkün olabilecek bir hedef.

Aynı zamanda Türkiye BM İnsani Kalkınma Endeksi’nde 79. sırada yer alıyor. Bunun en önemli nedeni ise cinsiyetler arasındaki eşitsizlik, kadınlardaki düşük okur-yazarlık oranı ve yine düşük seviyelerdeki iş gücüne katılım oranları (yüzde 23), bir de bunlara eşlik eden en kötü gelir dağılımlarından biri. Cinsiyet eşitsizliği şu sıralar TV’lerde en çok tartışılan konular arasında. Türbanlı öğrenciler okula alınmalı mı? Bu kişiler hakim, devlet memuru, doktor olarak dini olarak zorunlu olduklarını inandıkları türbanlarıyla çalışmalı mı? Bazı türbanlı öğrenciler eğitimlerini devam ettirmek için peruk kullanıyorlar. Kadınların hemen hemen yüzde 16’sı türban kullanıyor. Bu oran Anadolu şehirlerinde ve düşük gelirli ailelerde daha da çoğalıyor. Ve bu trend gitgide çoğalıyor. Halkın çoğu özgür üniversite eğitimini destekliyor fakat bazı mesleklerde yasaklar mevcut. İlginçtir ki, kimsenin hayat tarzımıza karışmasını istemiyoruz fakat diğerlerinin bun yapabiliyor olma ihtimalinden de endişeliyiz.

“Türban, Türkiye’deki daha derin bir konunun sadece ortaya çıkan bir parçası. Acaba hükümet ülkenin bir şekilde kontrol edilen ve batıya dönük tutulan geleneksel ve laik yönünü değiştirecek mi? Son sonuç ne olursa olsun, birçok geleneksel olarak yönetilen alanda değişimin yolda olduğu gözüküyor. Her spesifik adım, tüm değişimlerin toplam anlamı toplumu eşit olarak ikiye bölerken demokratikleşme yolunda büyük anlamda destek yaratıyor. Islam ülkesine doğru mu yol alıyoruz yoksa ileri bir demokrasiye mi? Laik adalet sistemi ve ordunun rolleri azalıyor. Dış politika Iran, ve AB dahil tüm komşularımızla sorunların önlenmesini hedefliyor.

Birkaç yıl önce, AB üyeliği ve gerekli reformlar Türkiye ajandasının büyük bir kısmını oluştururdu. Toplumun yüzde 60’a yakını tam üyeliği destekliyordu. Şu anda ise bu oran yüzde 50’nin altında. Bu değişikliğin temel nedeni ise halkın, ülke ne yaparsa yapsın, AB’nin Türkiye’yi hiçbir zaman tam üyeliğe kabul etmeyeceği yönündeki değişen inancı. Bu esnada ise Türk Başbakan, Israil yetkilileriyle gerçekleştirdiği tartışmalar nedeni ile Orta Doğu’da en saygı gören lider konumuna geldi. Bununla bağlantılı ya da değil, Türk halkının en temel eğlence aracı olan TV dizileri Orta Doğu ülkelerinde benzer popülerliği yakaladı, aynı zamanda Türk markaları da mağaza raflarında yerlerini aldı.

Türk mü dedim? Bu da diğer önemli bir konu: Toplumun yüzde 15 – 20’sini oluşturan Kürt’ler. Yasal olarak kimliklerine kavuşmak istiyorlar, artık “Türk” olarak anılmak istemiyorlar. Bu kişilerin çoğunluğu Türk teriminin genel bir terim olduğunu düşünüyor. Günlük hayatımızdaki en büyük zorluk ise ulusal kimliğimizi tekrar tanımlamak ki bu kimlik azınlıklar tarafından da sahiplenilsin Halk bir şeyler yapılması gerektiğinin farkında ve bu konuda hem fikir fakat ne yapılacağından emin değil. Bu tartışma sonlanmış değil.  
                                 
Başbakanımız bu günlerde ülkenin demografik yapısını korumak amacıyla en azından 3 çocuk sahibi olunmasını halka öneriyor. Bu fikre katılmamakla birlikte, 72 milyonluk bir nüfusun büyüme için iyi bir temel oluşturacağını itiraf etmeliyim.  Nüfusumuzunyüzde 30’u 15 yaşın altında, yüzde 53’ü 30 yaşın altında. Eğer Türkiye hayat tarzları mozaiğini sürdürebilir ve Kürt sorununu barışçıl bir şekilde çözebilirse, Gayri Safi Ulusal Gelirde yüksek sıralara geçmenin yanında, insani kalkınmada da çok daha iyi bir seviyeye ulaşabilir. Gözüküyor ki öncelikle kendimizi ve birbirimizi daha iyi anlamamız gerekiyor.

9 Kasım’da Ankara’da  Lansman Konferansını  yapacağımız  Sosyal Araştırmalar Enstitüsü tamamen bu  amaçla kuruluyor diyemiyeceğim ama, Ipsos’un objektif bir şekilde bu sürece  katkıda bulunacağından eminim.”

Ekim 25, 2010

0

Bültenler

Diğer yazıları okuyun

Yorum yazın